Sikistigimiz ya da sikildigimiz bosluklarda ya gecmise takilir kederleniriz ya da gelecege odaklanip kaygilaniriz. Ara sira ANa gelebilsek dahi iskalar geceriz. Zaman hapishanesinde duygu ve düsüncelerimizin esiri oluruz. ANda kalarak duygu ve düsüncelerimizi yönetebilecekken onlar bizi yönetmeye baslar. Zamanda sadece AN var olmasina ragmen bizler zamanin gecmis, simdi ve gelecek kisimlariyla yüzlesiyoruz. Gecmis elden cikmis bir yoktur, gelecek ise saf bir yoktur. AN ise zamanin gecmis ve gelecek ayirimini yapan bir parcasidir. An olmasaydi gecmis ve gelecek diye de bir ayirim olmazdi. AN disindaki her sey yoktur ve bir varliga da sahip degildir. Gün icinde zaman zaman gözlerimiz dalar, fark etmeden uzun bir süre belirli olmayan bir noktaya veya bosluga odaklaniriz. Bu esnada ANda sanki bilincimiz durmustur, ne karsimizdakini görür ne de cevremizdeki sesleri isitiriz. Beynimiz kendi kendimize olusturdugumuz evham, kaygi, endise ve kederlerden o kadar yorulur ki irademiz disi ANa cekiliriz. Göz dalmasi esnasinda ANdayizdir. Insanin özüne yapacagi yolculukta, zamansizlik ve mekansizlikta farkindalik ve AN bilincine erisebilmesi ASK yolundan gecmektedir. ASK yaratilisin özü, amaci ve nihai sonucudur. ASKa ulasan, ASK ile ASK olan her insan ilahidir, sevgi doludur ve ANdadir. Okyanustan süzülüp bu dünyanin karanliklarina gelen, ama özünde ve icinde sakladigi nuru hic unutmayan ve bir gün bu nura kavusma umuduyla arayislara girip yanip tutusan insanlarin öyküsüdür ASK..